Pimo’nun her ne kadar ne yaptığına anlam veremesemde onun yanında durmaya devam ediyordum, davranışları beni endişelendirmekle birlikte söylediği şeyler ilgimi de çekmiyor değildi. Diğerlerinden hala ayrı olmak beni biraz geriyordu, burada neler döndüğünü ve Pimo’nun tam olarak neler gördüğünü bilmesem de bende o çocuğu bende görmüştüm ve Pimo’nun onunla iletişime geçerken ki görüntüsü beni fazlasıyla etkilemişti doğrusu. (Bu yüzden onu eskiz defterime karaladım..)
Falora ve Ramus ile walkie talkie’den iletişim kurmayı denedim ve bu konuda da başarılı oldum. Tekrar birleşmeye karar vermemizin üstüne ben ve Pimo onlara doğru ilerlemeye başladık. Pimo’nun durumu hala beni biraz ürkütüyor ve endişelendiriyordu ama devam etmemiz gerektiğinin de farkındaydım.
Falora ve Ramus’la buluştuğumuzda onlarda başına gelenleri anlattılar. Sonrasında gözlerimizi önümüzdeki yollara diktik, nereden gideceğimize karar vermemiz gerekiyordu. Ben aslında geri dönme taraftarıydım ama bunca şeyi boşuna yapmış olmamızın saçma olacağı kanısına vardım kendi kendime, arkadaşlarım da ilerlemek istiyor gibi duruyorlardı bu yüzden ses çıkarmamaya karar verdim ve onları takip ettim.
Hep beraber bir yolu takip ettik, sonunda bir odaya vardığımızda orada bir harita bulduk. Harita etrafımızdaki odaları gösteriyordu ve bulunduğumuz odadan borular ve pompalar sayesinde suyu kontrol edebileceğimizi öğrendik. Bu bilginin işimize yarayacağından emindim, bu yüzden defterime not aldım.
Yolumuza devam ettik, atmosfer beni biraz germişti doğrusu. İlerlerken girdiğimiz odada bir slime ile karşılaştık, onunla savaştık ama bana ve Falora’ya epey bi vurmuştu doğrusu. Daha önce bir buz slime’ı görmemiştim doğrusu, yeni türler her zaman ilgimi çekmiştir ki bu slime da bana bir o kadar değişik gelmişti ve onunla savaşmak beni biraz da zorlamıştı.
Falora benim yaralarımla ilgilendi. Diğerleriyle kendimizi toparladık ve yola devam ettik. İlerledikçe yolda kan ve benzeri şeyler görmek beni epey ürkütmüştü.
Ne yalan söyleyeyim karşılaştığımız manzarayı beklemiyordum, eminim hiçbirimiz beklemiyorduk. Büyük bir sıçan, ölü bir insan bedenini tutuyor, epey üzgün görünüyordu. Suratı paramparça idi, bedeni korurcasına tutuyordu. Her yer kan izleriyle lekelenmişti. Hepimizin şoke olduğuna eminim, ama özellikle ben kendimi çok kötü hissediyorum. Bu kadın kimdi ve neden ölmüştü..? Bu büyük sıçanın bununla ne ilgisi olabilirdi..?